yazar- nurten koçoğlu

TOPLUMSAL CİNSİYET ALGISI VE KADIN

Geçmişten günümüze kadın ve erkeğin biyolojik farklılıklarından dolayı yani doğaları gereği toplum içinde farklı roller üstlendikleri görülmektedir. Erkeklerin genelde, daha çok toplumsal açıdan değerlendirildiklerinde, ev dışında bulunduğu, kadınların ise daha çok ev içinde sorumluluk aldığı bilinen gerçekler arasında yer almaktadır. Bu durumda toplumsal konum gereği erkeğin ön planda yer aldığını ve kadının tam tersine daha geri planda kalmış olduğunu görmekteyiz. Tarihte geçmişten bu yana bu farklılıkların daha çok biyolojik yapıdan kaynaklandığı ve bu durumun doğal ve değiştirilemez olduğu inancı hüküm sürmektedir.
Toplumsal cinsiyet algısı yaşamın ilk yıllarında aile ile başlayıp eğitim, din, kitle iletişim araçları yoluyla yaşam boyu şekillenmektedir. Bu bağlamda içinde yaşanılan toplumun algısına göre şekil alan dünyada ailenin erkek egemen yapıda şekillenmesi, erillik/dişilik kavramlarının alt üst ilişkisi şekline dönüştürülmesi, erkeğin güçlü, baskın ve aileyi koruyan birey, kadının ise nesneleştiği toplum yapısında kendisini başkasının gözüyle görmenin koşullarının nasıl oluştuğu kavranabilmektedir (Vatandaş, 2011 & Connel, 1998). Toplum bu konudaki tabulara sıkı sıkı bağlanmış bir durumdayken bu tabuları değiştirmek ve yıkmak gerçekten kolay olabilecek bir şey değildir. Bu işlem bir süreci de beraberinde getirmektedir aslında ve bu süreç çoktan başlamış bulunmaktadır.

Dünya’daki kadın yöneticilerin yeri toplumsal cinsiyet eşitsizliği açısından değerlendirildiğinde, gelişmiş ülkelerde kadınların her geçen gün iş hayatında artan sayısı ile istihdam edildiği görülmektedir. Yaşanan ekonomik gelişmeler, sanayileşme, teknolojinin hızla ilerlemesi ve hizmet sektörünün de her geçen gün giderek büyümesi gibi birçok kriter kadın açısından iş hayatında artan istihdam oluşturmaya başlamıştır. Bu duruma rağmen iş hayatında yer alan kadına karşı olan tutum ve davranışlar özellikle de çocuk sahibi olan kadın çalışanlara karşı yapılan yasal prosedürler bu eğilimi ve analizleri üst düzey karar alma pozisyonlarında, CEO’lar, yönetim kurulu üyeleri ya da yöneticiler olarak kadın çalışanın çok az sayıda olduğuna işaret etmektedir (Uluslararası Çalışma Örgütü ILO, 2015). Kadınların, ilerlemek için gerekli tecrübeyi ve eğitimi almalarına rağmen alt kademelerde oldukları bilinmektedir. Öte yandan kadınlar aynı işlerde yer alan erkeklere göre daha az ücret almaktadır. (Davidson & Burke, 2011). Bu noktada hala kadın-erkek arasında çalışma hayatında ciddi haksızların yapıldığını görmekteyiz.

İSTİHDAMDA KADIN-ERKEK EŞİTSİZLİĞİ

İnşaat sektöründe kadın-erkek eşitsizliğine gelinecek olursa kayıt dışı, taşeron ve güvencesiz çalışmanın yoğun olduğu inşaat sektörü, istihdam açısından oldukça olumsuz verilere sahiptir. İstihdam boyutunda fırsat eşitsizliği, kadınların maruz kaldığı bir problem olarak karşımıza çıkmaktadır. Yapılan araştırmalardan elde edilen sayısal verilere göre istihdamda kadın-erkek eşitsizliği oldukça belirgindir. 2002 yılında inşaat sektöründe erkek istihdamı 935 bin iken kadın istihdamı 23 bindir. 2002 yılından itibaren hem erkeklerde hem de kadınlarda istihdam miktarlarının yükseldiği görülse de 2016 yılına gelindiğinde erkek istihdamı 1 milyon 904 bin iken, kadın istihdamı 83 bin olarak istatistiklere yansımıştır. Tüm bu olumsuz verilere rağmen kadınların inşaat sektörüne katkıları ve sektördeki başarıları yadsınamayacak kadar fazladır.

Ulaşılabilen kaynaklara göre inşaat sektöründeki kadınların oluşturduğu en eski organizasyon 1955 yılında Teksas’ta (National Association Woman in Construction) hayata geçirilmiştir. Bu organizasyonun amacı inşaat sektörünün her alanında kadınlara istihdam yaratmak ve kadınları bu konuda cesaretlendirmek.
Ardından Avustralya’da, Güney Afrika’da ve İngiltere’de organize oldular ve hala faaliyetlerini sürdürmektedirler. Almanya, Essen’de kent idari yapılanmasında “Eşit Fırsatlar Birimi (Departmanı)” bulunmaktadır. Kentsel hizmet sağlayan 33 sektörde en az bir personel eşit fırsatlar birimiyle eşgüdüm içinde eşitlik konularında görev yapmaktadır. Belçika, Vervier’de 2000 yılından bu yana “Belediye Kadın Danışma Komitesi” faaliyet göstermektedir. Komite, toplumsal cinsiyet eşitliği ve kent konusunda projeler hazırlamaktadır. Avusturya, Viyana’da bir bölge kadınlar sokağı olarak tasarlanmıştır. Kadın mimarlar tarafından gerçekleştirilen toplumsal cinsiyet duyarlı kent ve konut planlama çalışması, Birleşmiş Milletler tarafından örnek proje seçilmiştir. İngiltere, Bristol’de sadece annelerden ve çocuklardan oluşan ailelere sosyal konut tahsisinde öncelik tanınmaktadır. Ülkemizde de bu amaçla kurulan dernekler, düzenlenen organizasyonlar ve etkinlikler, yapılan çeşitli anlaşmalar vardır. Bunlardan bazıları:
o Limak Vakfı- ‘Türkiye’nin Mühendis Kızları’ (2015)
o İMO İzmir Şubesi- Beyaz Baretli Kadınlar
o Rönesans Holding- BM Kadının Güçlendirilmesi Prensipleri (Women’s Empowerment Principles)
o İnşaat ve Kadın Derneği (İVKAD)

‘Erkek işi’ olarak görülen inşaat sektörü, kadınların sektörde daha fazla yer almasıyla kaliteli ve estetik kaygısı yüksek bir iş koluna dönüşmeye başlamıştır. Tam olarak kalıplar yıkılmamış olsa da yukarıda bahsedilen organizasyon, topluluk ve yapılan anlaşmalarla kadının inşaat sektöründeki yerini, değerini arttırmak hedeflenmektedir. İşin özünde ise kadına göre meslek diye bir şey yoktur, karaktere göre meslek vardır.