Kolay bir soru ile başlayalım 🙂

Ayasofya veya resmî ismiyle Ayasofya-i Kebîr Câmi-i Şerîfi, eski ismiyle Ayasofya Kilisesi, İstanbul'da yer alan bir cami, eski bazilika, katedral ve müze. Bizans İmparatoru I. Justinianus tarafından, 532-537 yılları arasında İstanbul'un tarihî yarımadasındaki eski şehir merkezine inşa ettirilmiş bazilika planlı bir patrik katedrali olup 1453 yılında İstanbul'un Osmanlılar tarafından fethedilmesinden sonra Fatih Sultan Mehmed tarafından camiye dönüştürülmüştür. 1934 yılında yayımlanan Bakanlar Kurulu Kararnamesi ile müzeye dönüştürülmüş, kazı ve tadilat çalışmaları başlatılmış ve 1935-2020 yılları arasında müze olarak hizmet vermiştir. 2020 yılında ise müze statüsünün iptal edilmesiyle tekrar cami statüsü kazanmıştır.

Tac Mahal, Hindistan'ın Agra şehrinde, 1631-1654 yıllarında inşa edilmiş anıt mezar. İslâm türbe mimarisinin en önemli eserlerinden birisi olarak kabul edilir. Babür İmparatorluğunun 5. hükümdarı Şah Cihan'ın 17 Haziran 1631 tarihinde genç yaşta ölen eşi Ercümend Bânû Begüm için o zamanki imparatorluğun başkenti olan Agra'da Yamuna Nehri'nin kıyısında yaptırılmıştır. Mümtaz Mahal'in ve 1666'da ölen imparator Şah Cihan'ın mezarlarını barındırır. Yapı, Şah Cihan'ın hâkimiyeti süresinde en parlak dönemini yaşayan Bâbürlüler'in güç ve kudretini temsil eder. Hanedanın güç ve kudreti kadar, Şah Cihan ile eşi Ercümend Bânû Begüm arasındaki sevginin de sembolüdür. Şah Cihan'ın tahta çıkması üzerine Mümtaz Mahal adını alan Ercümend Banu, on dördüncü çocuğunu doğururken ölmüştür. Hükümdarın, eşine duyduğu sevginin hatırasına görkemli bir anıt mezar yaptırarak teselliyi sanat ve mimaride bulduğu anlatılır. 1983'ten bu yana UNESCO'nun Dünya Miras Listesi'nde yer almaktadır. Yılda tahmini 3 milyon kişi tarafından ziyaret edilir.
Tanıdık geldi mi ? 🙂

Colosseum’un yapımına M.S. 72 yılında, İmparator Vespasian’ın başladığı amfitiyatro, sekiz yıl sonra Titus tarafından açılmıştır. İnanışa göre bu ünlü yapı adını İmparator Nero’nun Colossus Neronis adı verilen 30 m yüksekliğindeki devasa heykelinden alır. Roma Forumu’nun hemen doğusunda inşa edilen Colosseum, 55.000 izleyicinin giriş yapabileceği 80 arklık girişlere sahiptir. Tiyatro amacı ile kullanıldığı zamanlarda bu izleyiciler yerlerine sınıf farklarına göre oturtuluyorlardı. 188 metre uzunluğu, 156 metre genişliği ile devasa bir yapı olan Colosseum, sadece tiyatro oyunları için değil, hayvan dövüşleri, idamlar ve gladyatör mücadeleleri için de kullanılmıştır.

Sidney’in sembolü ve 20. yy’ın en ünlü yapılarından biri olarak UNESCO Dünya Mirası Listesi’nde. Danimarkalı mimar Jørn Utzon bu eseriyle 2003 Pritzker Mimarlık Ödülü’nü kazandı. 1,8 hektarlık alanı kaplayan bina, 183 metre uzunlukta, 118 metre genişlikte ve yelken biçimindeki çatıları 67 metre yüksekliğe kadar ulaşıyor. 580 adet beton ayak, yerin 2222 metre derinine kadar inerek yaklaşık 160 bin ton ağırlığındaki yapıyı taşıyor. Yapımına 1959’da başlanan ve 14 yılda tamamlanan opera binasında toplam 5532 koltuklu beş adet tiyatro salonu bulunuyor. Yüzeyine yansıtılan ışık gösterileriyle harika bir görünüme bürünen yapıda her yıl; 30 bin etkinlik düzenleniyor ve ortalama 8 milyon insan tarafından ziyaret ediliyor.

Dubai’deki bu 828 metrelik gökdelen şimdilik dünyadaki en yüksek yapı. Adrian Smith tarafından ismene çiçeği, örümcek zambağı ya da deniz nergisi olarak bilinen bitkiden esinlenerek tasarlanan bina, 2004-2009 yılları arasında yapıldı ve Downtown Dubai projesinin bir parçası olarak 2010’da açıldı. 164 katlı yapının 150. katından sonrası çelik olarak yapıldığından dünyada betonarme kütle üzerine çelik konstrüksiyonla devam edilen ilk bina olma özelliğine sahip. Ayrıca rüzgar yüklerini en aza indirmek için binanın hiçbir cephesi düz olarak tasarlanmadı. Köşeleri ise dairesel yapıda. Dünyanın en yüksekteki camisi (158. kat), saatte 64 km hızla dünyanın en hızlı ve en yükseğe çıkan asansorü, dünyanın en yüksek restoranı (122. kat) ve dünyanın en yüksek gece kulübü (144. kat) burada bulunuyor.

Guggenheim Müzesi, düzensiz eğrisel biçimlerin hakim olduğu dekonstürktivist yapı, Bilbao şehir merkezinde, Nervión Nehri’nin kenarında bulunur. Pritzker Mimarlık Ödülü sahibi bir mimar olan Frank Gehry tarafından tasarlanan ve 1997 yılında tamamlanan bu bina yapı söküm tarzı stili ile ünlüdür. 4 yıl süren inşaat, ABD’li bir vakıf olan, Solomon R. Guggenheim Vakfı’nın beş müzesinden biridir. Titanyum, cam ve ahşap kullanılarak yapılmış. Bir gemi ya da balık biçimindeki tasarımıyla çok dikkat çekici.
Aynı masallardaki gibi değil mi? 🙂

Bu cafcaflı, şekerleme görünümlü renkli katedral aslında Moskova’nın en çok ziyaret edilen turistik mekanı. Bir şenlik ateşindeki alevlere benzeyen bu simge yapı şehrin geometrik merkezi olan Kızıl Meydan’ın güney ucunda. 1554-1560’da, Korkunç İvan döneminde yapıldı. Mimarı Postnik Yakovlev hakkında bilinen, açıkça soğan şeklinde kubbelerle sivri poligon kulelerin hayranı olduğu… Değişik şekilde tasarlanmış dokuz kubbeden sekizi, Kazan ve Astarhan hanlıklarına karşı kazanılan sekiz ayrı zaferi simgeliyor. Eskiden som altın olan kubbeler 1670’den sonra değişik renklere boyandı. En uzun kulesi yaklaşık 65 metre yükseklikteki katedral, Kızıl Meydan’ın hiçbir dik açısına uymadığından fotoğraflarda genel olarak asimetrik çıkar, kaotik görünür; içten bakıldığında güçlü bir simetri vardır.

Centre Pompidou, 1977’de açıldı. Pompidou, Renzo Piano ve Richard Rogers’ın birincilik ödülünü alarak, mimarlık camiasında parladıkları yarışma oldu. Kendini ve işleyiş sistemini dışarı açmış, hiçbir şeyi gizlemeyen bir yapıdır Pompidou. Kırmızı renk, insan dolaşımını, yeşil sıvı, sarı, elektrik, mavi ise hava dolaşımını simgeler. 90.000 metrekare üzerine inşa edilmiş merkez, 371.000 kitabın bulunduğu bir halk kütüphanesi, Ulusal Modern Sanat Müzesi ve Endüstriyel Tasarım Merkezi, sürekli sergiler bölümü, Akustik ve Müzik Araştırma ve Koordinasyon Enstitüsü’nden oluşmaktadır.

Angkor Wat, Siem Reap şehrinin 5.5 km kuzeyinde, ormanlar arasına gizlenmiş. Angkor Medeniyeti’nin izlerini taşıyan, bu mistik ve esrarengiz tapınaklar 1992 yılında UNESCO Dünya Mirası Listesi’ndeki yerini alır. 630 yıl hüküm süren Khmer Krallığı döneminde inşa edilen elliden fazla tapınağın içerisinde en çok bilineni Angkor Wat’tır. On ikinci yüzyılda ihtişamlı bir zenginliğin hükmeden Khmer krallarından Suryavarman II (1113-1150) tarafından, Hindu tanrısı Vishnu (Vişnu) adına Angkor Wat inşa edilir.

Yeni Delhi’deki tapınağın mimarı İranlı bir bahai olan Fariborz Sahba. Yalnızca tasarımı 2,5 yıl süren tapınağın inşasına 1977’de başlandı ve 1986’da tamamlanarak ziyarete açıldı. Her kıtada birer tane olacak şekilde dünya çapındaki yedi bahai tapınağında her dinden ziyaretçi sessiz olmak koşuluyla ibadetini gerçekleştirebilir. Pek çok mimari ödül kazanan tapınak, saflığı ve kutsallığı temsil eden açmış bir lotus çiçeğinden esinlenilerek beyaz mermerden inşa edildi. Etrafındaki yeşillik alan ve dokuz göletle tamamlanan 105 bin metrekare alan üzerine kurulu bina 34 metre genişliğinde 70 metre yüksekliğinde ve güneş enerjisi sistemiyle enerji tasarrufu sağlıyor. Her gün 8 bin ila 10 bin kişinin ziyaret etiği tapınak bugüne kadar 70 milyondan fazla kişi tarafından ziyaret edildi.
Share your Results: